Kendi boyundaki mızrağı ile sesin geldiği yere doğru hızlıca koşarak geldi. Uğultular ve sanki geldiklerini belli etmek ister gibi bağrışmalar duyuluyordu çok uzaklardan. Gün doğmak üzereydi. Gardiyan Thesseus geniş Attalia körfezine baktı. Gözleri her zamanki gibi yine çok keskindi. Küçükken babası ile gittikleri avlarda hep en uzaktaki hayvanı o gözlerdi. Zaten kule gardiyanı olarak atanmasında en etkili etken bu keskin gözlem yeteneğiydi. Denizin ötesinde dağ kenarlarında hareketler görüyordu. Ancak o kadar uzaktaydı ki ne olduklarını anlayamıyordu. Kışın ortası olmasına rağmen temiz bir görüş sağlayan hava da hafif sert soğuk bir rüzgar esmekteydi. Gözlerini bu rüzgardan dolayı ara ara kısarak uzaktaki hareketliliği anlamaya çalışıyordu Thesseus. Gün ışımaya başladıkça sahilden dağ eteklerine kadar uzanan kalabalık daha çok farkedilmeye başlamıştı. Gardiyan Thesseus hemen şehir çanını çalmak niyetiyle yukarı tırmanmaya başladı. Uzakta gördüğü, yerleşmeye başlayan kalabalık kesinlikle bir orduydu ve büyüklüğü şehrin koca sahilini kaplıyordu. Çanı çalmaya başladıktan sonra huzursuzluk tüm şehri bir yorgan gibi örtmüştü. Bu çan en son bu şekilde çalındığında Selçuklular şehri almak için kapılara dayanmış ve başarmışlardı. Selçuklular dönemin en güçlü devletiydi ve onlara karşı koymak çok zordu. Şehri onlardan geri almak hiç kolay olmamıştı ancak şehrin zayıf olduğu ve taht kavgalarının başladığı bir anda denizden destek alarak zaten denizden gelecek bir tehlikeye hazırlıklı olmayan Selçuklu devletinden Attalia'yı geri almışlardı.
Hemde çok değil sadece bir kaç yıl önce. Lakin bu savaş kazanılırken yapılan katliamdan Thesseus çok rahatsızdı. Çünkü Selçuklular şehri fethederken kendilerine kötü davranmamıştı ama Hristiyan kuvvetler şehri geri almak için hemen hemen her Türk'ü katletmişti. Thesseus Türklerin bunun hesabını soracağı günün geleceğini biliyordu. Hatta çoğu zaman kendi nöbetinde bununla karşılaşmamak için dua ederdi. Duaları kabul olmamışa benziyordu. Panikle çanı çaldığı küçük yükseklikten atladı. Kenara bıraktığı kalkan ve mızrağını tekrar eline aldı ve koşmaya başladı. Korku içerisinde üstlerinden birini arıyordu. İlk denk geldiği Yüzbaşı Castus orta yaşların sonlarında, gözünün birinin alt ve üst kısmında derin bir kesik izi bulunan ve şehir Türklerden geri alındıktan sonra koruma görevi için imparator tarafından buraya atanmış güçlü bir silahşördü. Hatta şehirdeki çocuklara onun savaşlardaki kahramanlıkları anlatılır bu sayede çocuklar askerliğe teşvik edilirdi. Thesseus ağır yükle hızlı koşmanın sonucunda nefes nefese kalarak durakladı. Tam o esnada uzaktaki Yüzbaşı Castus'u gördü. Titrek bir sesle bağırdı ;
- Yüzbaşı! Efendim!
Castus döndü ve korku dolu titrek dizleri ile kendisine doğru koşan gardiyanı süzdü.
- Heyyy! Sakin ol! Dur, düşün ve sakince konuş! diyerek Thesseus'u durdurdu.
- Körfezin diğer ucu efendim... Yerleşmeye başlayan büyük bir ordu var! diyebildi kekeleyerek.
- Kim olduklarını anlayabildin mi?
Thesseus uzak olmasına rağmen çadırların şekilleri ve yerleşme tarzlarından gelenlerin Türkler olduğunu anlamıştı.
- Türkler!!! dedi korkarak...
Thesseus'un sesinde ki çatallığı ve korkuyu diğer bütün askerler de hissetmişti. Castus etrafındaki adamlara baktı. "Bir avuç korkak" diye düşündü. Türkler sahip olunabilecek en korkulu düşmandı. Daha önceleri onlarla savaşma imkanı bulmuş olmasına şükrediyordu. Hatta babası bile Türkler ile cenk etmeden savaşın inceliklerini öğrenemezsin derdi. Castus yıllar önce Anadolu'daki seferlerinde Türkler ile karşılaşmış ve ağır yenilgiler ile geri dönmüştü. Şu an da korumakla yükümlü olduğu şehir çok zayıftı. Savaşın sonucu mutlak bir mağlubiyetti. Ama askerlik törelerine göre çıkıp cesurca savaşacaktı. Çünkü Türklerin bu töreye uyacaklarını biliyordu. Kendinden emin bir sesle bağırdı ;
- Kuşatmaya hazırlanın!!!
Aynı günün akşamına doğru Türklerin komutanı İzzeddin Keykavus şehri kuşatmaya başlamıştı bile...22 Ocak 1216... Attalia Kış ortasında bir kez daha Selçuklu Türklerine geçmişti...
SON
Antalya'nın Selçuklular tarafından alınması üzerine hayal ürünü kişiler ve olaylar ile tarafımdan kurgulanmıştır. Fotoğrafları çekerken kafamda kurguladığım bu senaryoyu yazıya dökmek istedim.
Hocam muhteşem bir hikaye gerçekten.. Roman tadında ve tadı damakta bırak bir yazı..
YanıtlaSilSırf sizin için "Kategorilerimiz" menüsüne Hikaye kategorisi oluşturdum. Hikayelerinizin devamını bekleriz.. :) (h)
Sevgili Mustafa çok teşekkür ederim. İnşallah başka paylaşımlar da gelecektir. :)
Sil(o) :)
SilYorum Gönder
Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.