Bol keseden 'ah' satan bir karanlık çöküşüydü güneşin kayboluşu.
Şakak kemiğinde beliren sinirle kaşlarındaki yumuşaklık gibiydik, birbirimizle çelişen...
Ve ben kiremit rengindeki tarçınlı elmanın buluştuğu mumun verdiği huzuru kaybettiğim geceden birindeydim yine.
Zaman bozulmuş, günler sararmış, saatlerin yayları atmıştı.
Sana gelen sözcüklerimi, cümlelerimi çekiştiriyorum. Gitmemeliler, gitmeseydiler güvendeydiler...
Geçtiğini bildiğim yollardan geçemem demiştim... Biliyorum orada olacaksın ,
biliyorum varlığımın farkına varıp ölüm sessizliğine bürüneceksin.
Biliyorum ya gözüne kaçan toz tanesi ,
ya boynundaki kazak etiketi,
ya da ayakkabına en gereksiz zamanlarda kaçan taş olacaktım.
Iskalama şansım olsa seni seçer bi çay demlerdim,
bu eşya buraya nasıl gelmiş derdim,
sözcüklerimi düzenler yaza hazır ederdim,
elmanın kabuğunu koparmadan soymaya çalışırdım, bir kitaba başlayıp bir mum yakardım.
Iskalama lüksünün varlığına erişemedim çünkü;
bir varmışın şakası yokmuş çocuk...
Elma ve tarçın kokulu mum güzel olsa gerek. Yazınızın ahengi bana da ulaştı. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilGüzel ve huzur verici bir kokudur.Tesekkurler.
YanıtlaSilYorum Gönder
Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.