Fotoğraf Kaynak: evanasi.blogspot.com |
En son ne zaman bu kadar yağmıştı hatırlayamıyorum. Yol boyu uzanan küçüklü büyüklü dükkanlardan birine girsem iyi olacak. Rüzgar şalımı boynumdan sıyırdı, yağmur tanelerinin arasında bir baharatçı dükkanın önüne düştü. Şalı yerden alıp yağmurdan sığınmak için dükkana girdim. İçeride kokular birbirine girmişti, ayırt etmek imkansızdı. Sobanın üzerindeki çaydanlığın fokurdama sesi, sobanın karşısındaki raftaki kitaplar ve yağmur tanelerinin yere değip çıkardığı sesler beni farklı bir atmosfere götürmüştü sanki.
Kimse yok mu? Bu soruyu sormakta neden bu kadar gecikmiştim ki. Karşıda bir kapı daha vardı, bir an kararsızlık yaşadıktan sonra kapıya yöneldim, kolu çevirdim. Karşımda topraktan evler, boş sokaklar ve en önemlisi yağmur yoktu. Birkaç adım attıktan sonra,
-Elma ister misiniz?
Elma mı? Kafamı çevirdim, üzerinde tarih kitaplarında gördüğüm insanların üzerindekine benzer bir kıyafetli biri vardı. Önündeki çuvalı göstererek,
-Bahçemden topladım.
-Yüzümdeki şaşkınlığı anladı galiba.
-Sen bu iklimin insanı değilsin. Tıpkı bu meyveler gibi kainattaki her şeyin bir iklimi vardır. İnsanlar da böyledir işte faklı bir iklimde nefessiz kalır, sararıp solar.
Çuvalı sırtına aldı elime bir tane elma verdi ve uzaklaştı. Elimdeki elmanın kokusu daha öncekilere hiç benzemiyordu, onlar kokmuyordu bile. Yürümeye devam ettim. İlerde taştan bir kapı vardı. Kapıdan girince orta büyüklükte bir avluyla karşılaştım. Bir dükkanın önünde tabureler vardı, bir tanesine oturdum. İçeriden uzun boylu, üzerinde tek bir parçadan oluşan kıyafetli birisi geldi. Elinde kağıtlar vardı bana uzattı, kağıtta beyitler yazıyordu.
-Okumak ister misiniz?
İstemsizce başımı salladım.
‘’Bize birlikten debak dutmak gerek
İkilik kop birliğe yitmek gerek’’
- ‘Bizim için birlikten ders almak gerek. İkilik çok, birliğe gitmek gerek.’ Aşık Paşa’nın bize çizdiği bu tablo bütün zamanların en büyük düşmanıdır. Sayılar büyüdükçe çoğalır sanırız oysa parçaların birleştiği zaman bütün meydana gelir. Kişi sevdiğinin kusurunu görmez, kainatta da en çok kendisini sevdiği için kendi yaptığı yanlışları hiç görmez. Kelimeler masumdu ta ki insanlar onlara mana yükleyene kadar. Yanlış anlaşılmalar, yanlış anlamalar… Ve acı çeken insanlar bunlar bazen bir kişi bazen binlerce kişi olur. Dağılan tespih taneleri koptuktan sonra kimsenin işine yaramaz. Ne tanelerin ne ipin ne de o tespihi eline alma niyetinde olanın.
İlerdeki çeşmeyi yeni fark ettim kafamı çevirdim. Kim bilir suyu ne kadar da serindir. Önüme döndüğümde ne elimdeki kağıtlar ne de biraz önce karşımda duran kişi vardı. Yerimden kalkıp çeşmeye yöneldim. Tahmin ettiğimden serin ve lezzetliydi. Acaba kaçıncı yüzyıldayım ya da bir rüyada mıyım. Yoksa başka bir diyarda mıyım bilmiyorum. Avluya inen kuşların hepsi aynı anda başlarını yere yiyecek bir şey aramakta. Bir an acıktığımı hissettim. Elmadan bir ısırık aldım. Bütün açlığım doydu.
Avludan çıktım yeniden yağmur yağmaya başladı.
-Kızım kalk hadi.
Annemin sesine uyandım. 'Camı neden açık bırakıyorsun. Hem de camın yanında uyumuşsun, yağmur içeri kadar girmiş.' Yerimden doğrulup pencereye yanaştım, etrafta yağmurdan kaçışan insanları gördüm. Artık sokaklar boştu. Yağmur bütün ihtişamı ile sokaklarda hükmünü sürmekteydi.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız..
Hayranlıkla okudum Zehra hanım. Kaleminize sağlık (h):)
YanıtlaSil:) Teşekkür ederim.
YanıtlaSilYorum Gönder
Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.