Kim bilir kaç hayatlar geçti senden. Ne anılara şahitlik ettin. Belki göz yaşlarıyla yıkandı duvarların. Bir evlat acısı gördün yada bir eş acısı...
Balkonunda keyifli kahveler içilmiştir dostlarla. Güne bakan camında güneşi içine çeken bir kız uyanmıştır. Merdivenlerden coşkuyla inip "Günaydın" diye neşeyle gülümsemiştir babasına.
Çatı kadında ne aşk sözcükleri çarpmıştır duvarlarına. Evin bahçesine ilk çocukları olduğunla bir fidan ekmişlerdir. Onunla birlikte büyüsün, dikili bir ağacı olsun, onun gibi köklü ve sağlam olsun diye niyetler edilmiştir.
Küçük oğulları her balkona çıktığında "Dur! Yaklaşma düşersin." diye bağırmıştır anne korkuyla. Mutfak camından Fahriye Hanım çağrılmıştır belki çaya. Evin hanımı o meşhur altın günlerini yapmıştır geniş salonunda.
Ne çok el değiştirmiştir sahiplerin sende yaşananları bilmeden yeni hayatlar kurmuşlardır.
Şimdiyse yorgun ve kırık döküksün. Seni görenler yıkılsa da bina yapılsa diyordur kim bilir. Ama sen böyle de güzelsin. En azından yaşadıklarını yansıtıyorsun. Tüm gerçekliğinle işte oradasın. Bunca yıla rağmen ayaktasın. Tamam belki biraz zor ayakta duruyorsun.
Geçtiğimiz her yolda, her evde, gördüğümüz her ağaçta bin bir hikaye vardır bizim görmediğimiz, bilmediğimiz. Keşke biraz FARKINDA olabilsek değil mi? O zaman ne güzel ruhlarımız olurdu...
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Yorum Gönder
Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.