Fotoğraf Kaynak: halilycr.tumblr.com |
Bir insanın canını en çok ne acıtabilir? Darbe almak mı?
Kırılma ya da parçalanma mı? Kesilme mi yoksa? Ya da yanmak mı?..
Şüphesiz acı eşiği kişiden kişiye değişmekte ancak “yanmak”
diğerlerine göre daha çok canımızı acıtıyor sanki… Ahirette günahlarımızın
bedelini bile “yanarak” ödeyeceğimiz bildirildiğine göre demek ki her iki
boyutta da yanmak hepsinden daha fazla acı veriyor olmalı.
Can tende dururken, bedenimize zarar veren bir durum
gerçekleşince bu acı “canımızı yakıyor” evvela. Bunu çoğunlukla kötü bir şey
olarak algılasak da aslında can yanması arada iyidir. Her şey zıddıyla
bilinedurur ya, iyi halinin kıymetini bilirsin canın yandığında. Tabi canımızın
yanması için illa ki fiziksel olarak zarar görmemiz gerekmiyor. Bazen bir
bakış, bir davranış, sadece bir kelime bile yaralayıp canımızı yakabiliyor
fazlasıyla.
$ads={1}
Bizi üzen, psikolojimizi dibe vurduran olaylar yaşadığımız
da da “içimiz yanıyor” tutuşuyor ilk an düşen kıvılcımlarla. Kötü haberi
taşımakla yükümlü kelimeler kor misali düşüyor içimize kimi zaman. Hiçbir şey
yapamamanın verdiği tutuklukla, acizliğin yalazaları “ciğerimizi yakıyor” bazen…
Bu yangınları söndürebileceğimizden değil ama o acıyla gözyaşları döküyoruz
çoğu zaman. Sönmüyor elbet, az da olsa alıyor yanmaların hararetini.
İçimizin yanması bazen tek bir noktaya odaklanarak
şarkılara, şiirlere defalarca konu oluyor; ağıtlar yaktırıyor, türküler
söyletiyor dillere. Sol yanımızda yumruk kadar bir şey olan ancak acı boyutunda
diğerlerini saf dışı bırakacak kadar önde bulunan “yürek yanıyor” bu kez de… Neden mi daha çok
acı veriyor? İnsan yüreğinin içine hep en değerlilerini saklıyor çünkü. Yürek,
belki bir tanesi yüzünden yangın yeri olunca haliyle diğer kıymetliler de az
çok etkileniyor bu yanmalardan.
Canımızı, içimizi, yüreğimizi yakanlar bazen öyle bir
birikiyor, ruhumuzu düğüm düğüm öyle bir sıkıyor ki tüm bu sıkıntıları kendi lügatimizden
seçip anlatmakla hükümlü kıldığımız cılız kelimelere doldurarak “dert yanıyoruz”
fütursuzca. Kimi zaman bir âminlik dua ile Allah’a, kimi zaman yardım için eşe
dosta, kimi zaman da içimizde kalıp bizi zehirlemesin, marazlara sebebiyet
vermesin diye akan suya cümle cümle dert yanıyoruz.
Evet, yanmak canımızı acıtır, sabrımızı sınar ama bazı
kötülüklerden arındırır, pak eyler, olgunlaştırır aynı zamanda. Günümüzde madde
bazında bir şeyleri temizlemek için ateşte yakıyorsak, manevi kir olan günahlarımızdan
bile ateşle arınacaksak muhakkak ki bir temizleyicidir ateş.
Hamdım, piştim, yandım demiş Mevlana. Yanmanın can yakan
boyutunu Allah aşkıyla sabır kapısından geçirmiş, zevk alır olmuş bu yürek
yangınlarından. Yani Mevlana, sabırla yandıktan sonra Mevlana olabilmiş.
Hayat bu; öncesinde olduğu gibi canımızı ciğerimizi yakan
şeyler olacak elbette. Belki bir Mevlana olamayız ama herhangi bir sebeple
gerçekleşen yangınlarımızı sabırla ve güçlü bir iradeyle karşılarsak süreç
sonunda kazanan biz oluruz. Tüm marifet, bir yangınımızı bahane edip “dert yanmadan” yanmayı becerebilmekte…
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Yorum Gönder
Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.