Fotoğraf Kaynak: www.muratsadikkarakus.wordpress.com
     Şubat ayında yaşadığımız birkaç günlük bahar havasının sona ermesiyle pikniklere, yürüyüşlere veda edip tekrar kapalı mekanlara döndük. Elimizde bol mavili-yeşilli fotoğraflarla birkaç taze anı kaldı sadece. Mevsimin beyaz örtüsü bir gecede yeniden yaşadığım şehrin üzerine seriliverdi. Yani kimine göre Beyaz rüya kimine göre de kabus geri geldi.

     İşte böyle beyaz bir günde pencere kenarında sıcacık kahvemi yudumlarken internette Mona Rosa’ya rastlıyorum. Şu Sezai Karakoç’un adını duyuran, yazılış sürecine dair türlü rivayetleri bulunan efsaneleşmiş Mona Rosa’sına… Şiir hakkında az çok bilgiye sahip olsam da daha fazla şeyler öğrenme merakıyla Karakoç’un ve onun Mona Rosasının röportajlarını okuyup kitaplarımı karıştırdım. Ve öğrendiğim şeyleri belki benim gibi bilmeyip merak edenler olur diye farklı kaynaklardan topladıklarımı tabiri yerindeyse ortaya karışık bir biçimde yazıya geçirmek istedim.

     Edebiyata ilgisi olan herkesin adını mutlaka duyduğu ve edebiyatçılar tarafından duyguların dizelere başarılı bir şekilde sindirildiği en güzel aşk şiirlerinden biri olarak tanımlanır Mona RosaSezai Karakoç şiirin yazılışı ile ilgili neredeyse hiç konuşmayınca çeşitli rivayetler efsaneler türemeye başlamış haliyle. Hele bunlardan biri var ki duyunca insanın yüreğini burkacak cinsten… Söylenilenlere göre 1950 yılında Mülkiye’de okurken yazılmış Mona Rosa.  O zamanlar genç bir delikanlı olan Sezai Karakoç, sınıf arkadaşı olan Muazzez Akkaya’ya aşık olmuştur. İçe kapalı ve kırılgan bir genç olan Sezai, başta duygularını itiraf etmekte zorlansa da bir gün cesaretini toplayıp Muazzez Hanım’a açılır fakat karşılık bulamayıp reddedilir. Muazzez Hanım’ın ailesi Adapazarı’nın Geyve ilçesinde yaşamaktadır. Bunu bilen Sezai de onun evine yakın meyve bahçelerinin arasında bir ev tutar ve uzaktan da olsa sevdiği kızı daha fazla görebilme ümidiyle yaşar. İşte Mona Rosa bu sıralar doğar. Şair şiirini birkaç yakın arkadaşıyla paylaşır ve çok beğenilir. Sonraki günlerde düzenlenen okul gecesinde arkadaşlarının ısrarıyla şiirini sahnede üç kez üst üste okur. Sonunda dinleyiciler arasında bulunan Muazzez Akkaya onu kabul ettiğini söyler. O an gururuna yenik düşen şair de “Bu kez ben seni kabul etmiyorum.” Der. Bu cevabı duyan genç kız da ağlayarak oradan ayrılır ve intihar eder. Yaşanılanlara üzülüp pişmanlık duyan Sezai Karakoç da hayatı boyunca evlenmez.

    İşte Mona Roza’nın acıklı öyküsü… Dilden dile dolaşan bu öykü herkes tarafından genel kabul görmüştü. Ta ki 2006’da Ahmet Hakanın Muazzez Akkaya hakkında yazdıkları neticesinde Amerika’dan gelen bir e-postayı yazısına taşıyana dek. Muazzez Hanım Amerika’da kızının yanında yaşıyor. Annesinin bu aşktan ve şiirden haberi olmadığını söylemiş kızı. Yani ne o şiiri dinlemiş de ağlamış ne de intihar etmiş. Muazzez Hanım, başka gazetelere verdiği röportajlarda ise Sezai Karakoç’un ilgisinin farkında olduğunu fakat okul bitince başka biriyle evlendiğini ve Mona Rosa’nın kendisi olduğunu hemen olmasa da sonraki zamanlarda öğrendiğini, söylemiş veya öyle yazmışlar.

    Sezai Karakoç ise 2012’de sessizliğini bozarak bir gazeteye röportaj vermiş. Vermiş vermesine de Muazzez Hanım’ın adını hiç anmamış, başkalarının anmasına da meydan bırakmamış. Şiirin yapısından ve yayınlanma aşamasında yaşananlardan bahsetmiş. Şiirdeki birkaç özellik onun dizelerini daha anlamlı kılıyor. Örneğin, Sezai Karakoç şiirinin yayınlanmasını istemez fakat arkadaşının ısrarıyla Haziran 1952’de şiir Hisar dergisinde yayınlanır. 14 kıtadan oluşan şiirin her kıtasının baş harflerine bakılınca MUAZZEZ AKKAYA’M” akrostişi ortaya çıkıyor. Ve bu akrostiş 30 yıl boyunca kimse tarafından fark edilmiyor. Hisar dergisi kapanınca onu anmak için düzenlenen gecede Sezai Karakoç’un arkadaşı şiirdeki akrostişi açıklıyor. Aslında o da bulamamıştır gizli ismi, geceden iki hafta önce bunu arkadaşına şair açıklamıştır. Şiirin yazılış öyküsü her yönüyle aydınlatılmasa da şiirde Geyve’nin neden adının geçtiğini, “Artık inan bana muhacir kızıderken Muazzez Hanım’ın Geyve’ye yerleşmiş muhacir bir ailenin kızı olduğunu ve şairin sevdiği kızın adını yıllarca kimsenin fark edemeyecek şekilde şiirine gizlediğini kesin olarak biliyoruz.J
Şiir hakkında farklı rivayetler, çelişkili bilgiler hala var ve şiirde muhatap alınan esas kızımız Mona Rosa gerçeği hepimizden iyi biliyor elbette. O, bu şiiri okuduğunda neler hissetti bilmem ama bunların birçoğunu yeni öğrenen ben dahil birçok kişinin Mona Rosa’yı okurken ya da dinlerken artık daha derin hissedeceği kesin.

MONA ROSA

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister. 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar, 
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var. 
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek, 
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek. 
Anla Mona Rosa ben bir deliyim. 
Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, 
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. 
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar 
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, 
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların 
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın, 
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. 
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana, 
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları, 
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı. 
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni. 
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza. 
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı, 
Dinle ve kabul et itirafımı. 
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı 
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak, 
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak 
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten 
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen, 
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister, 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.  


Sezai KARAKOÇ


Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

2 Yorumlar

Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.

  1. Gerçekten çok güzel olmuş helede en sevdiğim şiir eşliğinde bambaşka..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Hakan Bey.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.

Daha yeni Daha eski