Aklımın Ucunda Birikenler
Fotoğraf Kaynak: photobucket.com
Yine gerçek dünyadan kopup zihnimin sokaklarında yürüyüşe çıkıyorum. Binlerce düşünce kalabalığının arasından sıyrılıp tekdüze adımlarımla aklımın ucunda bulunan hayal haneme giriyorum usulca. içeriye girdiğimde kenarda köşede bulunan tüm hayallerim acaba hangisiyle ilgileneceğim diye merakla bana bakıyor. Şöyle bir göz gezdiriyorum hepsine. Kimi yaşlanmış, kamburu çıkmış ve yok olmaya yüz tutmuş. Kimi dimdik, kimi tebessümlü kimi de masum çocuk yüzlü... Hiçbiriyle ilgilenecek gücü bulamıyorum kendimde. Ve sanki onlar hiç yokmuş gibi "can" kenarına bir sandalye çekiyorum sessizce.
Önümde umutlarımdan örülmüş bir masa... Üzerinde dumanı tüten bir bardak sessizlik...
Ceplerimde biriktirdiğim kelimeleri döküyorum masamın üzerine. Kimi kırılmış, kimi harf harf dökülmüş... Sağlamları ayıklamaya çalışıyorum telaşla, sonra bir an karşımda beliriveriyor hayalin. Kaygı ve merhametin iç içe geçtiği o hiç değişmeyen sesinle başlıyorsun konuşmaya.
"Bırak ayıklamayı! Hep sağlam olacak değil ya, kırık dökük de yazmalı bazen insan. Öznelerini gizle, devir cümlelerini! Çünkü biliyorum sen ancak böyle rahatlıyorsun."
Küçük bir çocuğun öğretmenini, hastanın doktorunu dinlemesi gibi pürdikkat dinliyorum seni. Tek kelime etmiyorum. Yazmayacağımdan korkuyormuş gibi kaygıyla bakıyorsun biraz bana, biraz da kırık dökük kelimelerimin olduğu masama... 
Sonra karşıma oturup hadi, diyorsun. Artık başla!
Ve ben, titrek ellerimle kelimelerimi satırlara dizmeye başlıyorum. İçimin nehirlerinde yıkadığım anlam elbiselerini giderek artan bir zevkle ve özenle bir bir giydiriyorum hepsine. satır aralarına duygularımı işliyorum ince ince. Tüm bunları yaparken yazdığım her sözcükte daha iyi hissettiğimi fark ediyorum. Tam başımı kaldırıp "Haklısın, ne olursa olsun yazmalıyım ben!" diyecekken karşımda dev bir aynanın içinden bana bakan kendimden başkasını göremiyorum. Ve yansımam gülen gözlerle bakıp benden önce konuşmaya başlıyor.
"Evet yazmalısın... Yazmalısın ki aklının ucuna kadar birikip cümlelere dökülmeyen ne varsa harf harf işlemelisin kağıdın bağrına.Kimin, nasıl yazdığına aldırma. Sen yalnızca hayatın ruhunda bıraktığı izleri sözcüklere dönüştürüp dizmelisin satırlara..."
Yansımama içten bir tebessümle karşılık vererek yerimden usulca kalkıyorum ve tekrar zihnimin sokaklarına dönüyorum. Gerçeğe doğru ilerlerken de kendi kendime konuşuyorum:
"Evet, yazmalıyım. Ömür mürekkebime ruhumu banıp c'andan öte ne varsa kendi sözcüklerimle satırlara dökülmeliyim..."diyorum. Ve ben bunları düşünürken şimdiden cebimde birkaç kelimenin biriktiğini fark edip yüzümdeki tebessümü daha da büyütüyorum. :) 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Yorum Yap

Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.

Daha yeni Daha eski