Gücüm yettiğince model araba alır, çok da pahalı şeylerden oluşmayan kolleksiyonuma yeni parçalar eklerim. Aslında, bu bende oyuncaksız geçen çocukluğumun bariz izleridir. Oyuncaksız dediysem, para verip alınmayanlar. Ebeveynlerime haksızlık etmeyeyim, şartlar öyle gerektirmiştir, almamış, alamamışlardır. Kendi kendime icat ettiğim oyuncakları düşünecek olursam, iyi ki de alamamışlar diyesim gelir. Bakmayın siz, şimdiki halime. Tüm haşarılığıma karşın, kendi dünyasında yaşayan bir yaratıktım. Yaratık diyorum, kendi çocuklarım, benim, çevremdekilere çektirdiklerimin sadece birazını bile yaşatmış olsalardı, ben onların büyüdüklerini göremeden çoktan mevta olurdum. O kadar yani. Kendimi yine de hepten yabana atmış olmayayım. Israrla isteyen, mazeret tanımayan, zırlamakla istediklerini elde eden bir çocuk olmadım. Tam tersi, dayak yediğimde bile ağlamazdım. İlk yerli öz be öz kendi oyuncağım, hurdacılardan aldığım tellerden, ellerimi kanatırcasına bükerek yaptığım tel arabaydı. iki tekerleği, o tekerleğe aksı ile hareket veren, sağa sola dönmesini sağlayan, plastik sırma şeritlerle süslediğim tuhaf ama epey fiyakalı bir şeydi. Belime yapışarak yolculuk eden, epeyce mahalle arkadaşımı gezdirdiğim, semtimizin belki de ilk taksisini yapmıştım. O yolculuğa para veren minik yol arkadaşlarımı, bu gün hala kahkaha ve gözyaşlarıyla anarım. Torneti mutlaka bilirsiniz. İcadı tabii ki bana ait olmayan bu sandık kılıklı arabayı yaptığımda henüz 9 yaşındaydım. Kömürlüğümüzden aşırdığım tahtalar ve oldukça sıkı müşterisi olduğum hurdacıdan topladığım bozuk rulmanlarla (makinaların serbest hareketini sağlayan, birbirine geçmiş dairesel yatakları olan ve hareketini, içine yerleştirilmiş metal misketlerden alan minik bir tekerlek) daha iddialı bir araba yapmıştım. Müşterilerimi, sandığın içine doldurup, önüne bağladığım iple çekerek, bozuk sokaklarda, epeyce taşımışlığım vardır. Tahmin edeceğiniz gibi, idolüm, o zamanlar bana mı hep denk geldi bilmem, Ayhan Işık ve Fatma Girik'in şöförlükleriydi.Allah kimseye göstermesin, şöförlük hayatımda hiç kaza yapmadım. Ne çocukluğumda ne de gerçek bir direksiyon başında. Bazen, fazla hız yapmaktan cezalar yedim ama radarın yakaladığı hızları söylesem, eminim gülersiniz. Şimdiki arttırılan hız limitinden daha az.Sayısını, inanın şu an bilmiyorum, evimdeki kolleksiyonların her parçası benim çocukluğumun birer izleri. Her biri, markaların ilk modelleri. Hayalini kurduğum arabalarla, hala oynadığımı söylersem, eminim bana gülmekten ziyade özeneceksiniz. Haksız mıyım?
Sevgisiz, oyuncaksız kalmayın

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız..

Yorum Yap

Yorum yazabilmek için:
Yorumlama biçimi seçeneklerinden profil üyeliğiniz yoksa; Adı/URL profilini seçip kendi belirlediğiniz isimle URL kısmını boş bırakarak yorum yazabilir ya da Anonim profili seçeneği ile isimsiz olarak yorum yapabilirsiniz.

Daha yeni Daha eski